top of page

İş Hukukunda İkale Sözleşmesi - Arabuluculuk Anlaşma Belgesi ve İbra Nitelikleri

4857 Sayılı İş Kanunu’nda düzenlenen tek taraflı fesih iradeleri haricinde iş akdinin sona erdirilmesi noktasında kimi zaman işçiler ile anlaşma yoluna gidilmesi tercih edilmektedir. Böylelikle işçi alacaklarına kavuşmuş olmakta işveren de dava yükü ve yargılama giderleri, faiz gibi fer’i ödemelerden kaçınmış olmaktadır. İşbu yazımız ile sizlerle iş akdinin anlaşma ile sona erdirilmesi yolları olan İkale Sözleşmesi ve Arabuluculuk Anlaşma Belgesi’nin niteliği ve dikkat edilmesi gereken noktalar ile ibra niteliklerine ilişkin bilgi notumuzu paylaşmaktayız.

1- İkale Sözleşmesi


Öncelikle belirtmek gerekir ki iş ilişkisinin sona erdirilmesinin anlaşma yolu ile gerçekleştirileceği durumlarda taraflardan birinin dış dünyaya yansıtılmış olan “öneri/irade/talep” gibi bir beyanının mevcut olması gerekmektedir. İkale Sözleşmesinin içeriği ve geçerliliği işbu beyanın işçi tarafından mı yoksa işveren tarafından mı yansıtıldığı noktasında farklılık göstermektedir.

İkale Sözleşmesi mer’i mevzuatta açıkça yer bulmuş bir sözleşme olmadığından Yargıtay içtihatları ile kuralları belirlenmiş ve denetleme mekanizmasının yargısal denetim olduğu bir uygulamadır. Buna göre;

İkale talebinin işçiden gelmesi halinde, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre İkale Sözleşmesinde işçiye kıdem ve ihbar tazminatı gibi feshe bağlı alacakların kararlaştırılması, işçinin yıllık ücretli izin hak edişi gibi yasada tanınan haklardan feragat etmemiş olması gibi işçi lehine düzenlemelerin olup olmadığı incelenmektedir. Bunun temelinde işçinin çalışma özgürlüğü kapsamında iş ilişkisini sona erdirme niyetinin korunması ile İşveren’in işveren feshine bağlı sair yükümlülüklerini bertaraf etme görüşü yatmaktadır. Yargıtay içtihatları kapsamında bu sözleşme ile işçinin kıdem ve ihbar tazminatı alacağı ile makul yararının sağlanmış olduğu kabul edilmektedir.

İkale Sözleşmesini işverenden gelmesi halinde ise, iş akdinin İşveren tarafından feshine bağlı olarak işçinin 4857 Sayılı yasa kapsamındaki özellikle iş güvencesinden yararlanma hakkını bertaraf edip etmediği önem arz etmektedir. Bu doğrultuda yerleşik Yargıtay içtihatlarında, şartlarının oluşması halinde iş akdinin işveren tarafından geçerli veya haklı bir nedene dayanmaksızın feshi halinde işçinin “iş güvencesi hükümleri – işe iade davası” ile kavuşacağı 4 aya kadar boşta geçen süre ücreti ile 8 aya kadar işe başlatmama tazminatı göz önünde bulundurularak İkale Sözleşmesi ile işçiye makul bir yarar sağlanması gerektiği görüşü hakimdir. Nihayetinde, işçiye kıdem-ihbar tazminatı, sair hak edişlerinin yanında makul yarar tutarında ek bir ödemenin (ikale bedelinin) de kararlaştırılması gerekmektedir. Makul yararın ne kadar olacağı somut olayın özelliklerine göre değişkenlik göstermekle asgari 4 aylık ücret tutarı kabul görmektedir.

Ancak belirtildiği gibi İkale Sözleşmesi ve içeriği yargısal denetime açık bir uygulama olup her zaman geçersizliği ileri sürülebilmektedir. Sözleşmenin Türk Borçlar Kanunu kapsamında düzenlenen “ibra” hükümlerine göre incelemesi ve değerlendirmesi yapılacaktır. Dolayısıyla İkale Sözleşmesi mutlak bir nitelikte olmayıp işçinin işvereni mutlak ibrası sonucu doğurmamaktadır.

2- Arabuluculuk


Arabuluculuk yolu ile anlaşma, İkale Sözleşmesinden farklı olarak özel kanunla düzenlenmiş vaziyettedir. 6325 Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 2. Maddesinde Arabuluculuk “Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi” olarak tanımlanmaktadır. Buna göre, işbu müzakereler sonucunda imzalanan belge de Arabuluculuk Anlaşma Belgesi niteliği taşımaktadır. Anılan Kanunun 18. Maddesi’ne göre,

“(4) Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır.”

İş Hukuku kapsamında işçi ile işveren iş ilişkisinin sona ermesinden sonra Arabuluculuk yolu ile anlaşma sağlanabileceği gibi taraflar doğrudan arabulucuya müracaat ederek İkale Sözleşmesinde olduğu gibi iş ilişkisine anlaşma ile karar verebilirler. Her iki usulde de Arabuluculuk Anlaşma Belgesinin niteliği aynı olup kanunen mahkeme ilamı niteliğindedir.

Konuya ilişkin güncel olarak Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin güncel tarihli emsal bir vakıa kapsamındaki görüşünü ele almak gerekirse karara konu olayda özetle,

“ …Davacı vekili, davacının davalıya ait iş yerinde satın alma şefi olarak çalıştığını, davalının baskı, yıldırma ve zorlama ile davacıyı arabulucuya yönlendirip iş sözleşmesinin bu şekilde sonlandırıldığını, irade fesadı durumu olduğundan 29/04/2020 tarihli arabuluculuk son tutanağı ve anlaşma belgesinin geçersiz olduğunu ileri sürerek, söz konusu tutanak ve belgenin iptaline, …

Davalı vekili, iş sözleşmesinin zorlama ile arabuluculuk süreci sonucunda feshedildiği iddiasının doğru olmadığını, sözleşmenin davacı tarafça fesh edildiğini, fesih sonrası davacının rızası ile katıldığı arabuluculuk işlemlerinin Kanuna uygun ve geçerli olduğunu, savunarak davanın reddine,”

karar verilmesini, istemiştir. Uyuşmazlığı bakan İlk Derece Mahkemesi anlaşma belgesini Türk Borçlar Kanunun “ibra” hükümleri çerçevesinde değerlendirerek,

“… 6325 Sayılı Arabuluculuk Kanuna göre arabuluculuğun, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanması gerektiği, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesinin ikinci fıkrasında ise ibraya ilişkin hüküm olup “…ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.” düzenlemesine yer verildiği, bu hükmün emredici nitelikte olduğu, davaya konu arabuluculuk tutanağının düzenlendiği tarih ve ibra beyanının içeriği dikkate alındığında, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda uyuşmazlık konusu olmadan ve işçinin başvurusu bulunmadan ibra niteliğinde arabuluculuk tutanağı düzenlendiği, ibra niteliğindeki tutanağın tarih ve içeriği itibari ile arabuluculuğa elverişli olmadığı, gerekçesi ile…”

Davanın kabulüne karar vermiştir. İlgili karar davalı vekilince istinaf edilmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasa ile dosya içeriğine uygun olduğu, gerekçesi ile davalı başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Akabinde davalı vekilince bu defa temyiz kanun yoluna başvurulmuş olup Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından yapılan incelemede arabuluculuk kurumunun niteliği gereği Türk Borçlar Kanunu kapsamında “ibra” hükümlerine göre değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, 6325 Sayılı Kanun'un 18/5 madde hükmünde arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamayacağının öngörülmüş olduğu, arabulucunun tarafsızlığının ve baskı,zorlama, tehdit gibi unsurların da ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği içtihat edilmiştir. Kararın tam metnine ekten ulaşabilirsiniz.

Sonuç olarak, baskı, zorlama, tehdit ve arabulucunun tarafsızlığı olguları ispat edilmediği sürece Arabuluculuk Anlaşma Belgesi anlaşılan konular ile sınırlı olmak üzere kesin belge niteliğindedir.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page