top of page

Kişisel Verilerin Hukuka Aykırı Ele Geçirilmesine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

Anayasa Mahkemesi’nin özel hayatın gizliliğinin ihlali ve kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde ele geçirilmesine ilişkin 7/9/2021 tarihli ve 2018/30296 Başvuru numaralı kararı 14.10.2021 tarihli resmi gazetede yayımlanmıştır. Söz konusu kararda Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararı verilmiş olup kararın özetine aşağıda yer verilmiştir.


I. Başvuru Konusu Süreç:


1. Başvuru, etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle özel hayata saygı hakkı kapsamındaki kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ilişkindir. Başvurucu ile eşi arasında devam eden boşanma davasında, başvurucunun eşi 8/6/2016 tarihinde beyan ve delil dilekçesi ibraz etmiş olup söz konusu dilekçede başvurucunun telefonunda bulunan mesaj içerikleri, ses kayıtları, videolar ve bir adet fotoğrafını mahkemeye sunmuştur. Başvurucu, kullandığı cep telefonuna eşi tarafından yüklenen casus yazılım aracılığıyla tüm kişisel verilerinin ele geçirildiğini ve kullanıldığını ileri sürerek 28/11/2016 tarihinde şikayetçi olmuştur. Başvurucu vekili şikayet dilekçesinde; başvurucunun tüm kişisel verileri, e-devlet şifresi, banka hesap bilgileri, sosyal medya yazışmaları, arama kayıtları, GPS yer bildirim kayıtları, fotoğrafları ile videolarının özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması haklarına aykırı olarak ele geçirilip mahkeme dosyasına sunulduğunu vurgulamıştır. Ayrıca başvurucunun eşi tarafından boşanma davasında delil olarak kullanılması amacıyla bu şekilde hareket edildiği bildirilmesine karşın şikayet dilekçesinde bu amacın fazlasıyla aşıldığı beyan edilerek başvurucunun aile fertlerinin hayatlarının dahi takip edildiği, boşanma davasındaki tanıkların kimliklerinin ele geçirildiği belirtilmiştir.


2. Başsavcılık tarafından iddianame düzenlenerek başvurucunun eşinin, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçlarından cezalandırılması istenmiştir. Başvurucunun eşi tarafından bu sayede kayıt altına alınan konuşmalar, mesajlar, fotoğraflar ve videoların boşanma davası dosyasına ibraz edildiği ifade edilerek başvurucunun eşinin atılı suçlardan cezalandırılması talep edilmişse de ceza mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde başvurucunun eşinin beraatine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde ise; sanık olan başvurucunun eşinin başvurucunun kullandığı telefona program yüklediğini ikrar ettiği ve kayıtları boşanma davasına delil olarak sunma dışında atılı suçlara vücut verecek biçimde bilerek ve isteyerek basın, yayın, internet yolu ile veya başkaca herhangi bir yolla yayıp ifşa etmemesi sebebiyle suç işleme kastının olmadığına kanaat getirilmiştir.


3. Başvurucu vekili; istinaf kanun yoluna başvurarak Başsavcılığın suçun niteliğini saptarken hatalı davrandığını, kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde ele geçirilmesi hususunda bir değerlendirme yapmadığını belirtmiştir. Bu sebeple sanığın özel hayatın gizliliğini ihlal suçu ile haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan da dava açılmasının gerekli olduğunu, beraat kararı sebebiyle Anayasa’nın 20. Maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ve kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlaline neden olduğunu ileri sürmüştür.


4. Daire tarafından Ceza Mahkemesi’nin kararının onanmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde ise; Yargıtay kararlarına ve yerleşik uygulamaya atıf yapılarak haksız bir saldırıyı önlemek için kaybolma ihtimali bulunan delilleri yetkili makamlara sunmak amacıyla kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinde bulunabileceği vurgulanmıştır.


II. Anayasa Mahkemesi Tarafından İncelenen Mevzuat:


Anayasa Mahkemesi başvurucunun iddiasını öncelikle Anayasa’nın ‘’Özel hayatın gizliliği’’ kenar başlıklı 20. maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nun 134,135 ve 136. maddeleri kapsamında değerlendirmiştir.


Anayasa m.20

‘’Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.


Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.’’


TCK m.134/1

‘’Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.’’


TCK m.135/1

“Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.’’


TCK m.136/1

“Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’


Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ‘’Özel ve aile hayatına saygı hakkı’’ kenar başlıklı 8. Maddesi ile de kişinin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı koruma altına alınmış olup Anayasa Mahkemesi tarafından bu husus da ayrıca vurgulanmıştır.


III. Değerlendirme:


Anayasa Mahkemesi öncelikle başvurucuya ait telefonun, özel yaşamın gizli alanına dahil olduğunu belirterek, telefona yazılım yüklenerek ulaşılan kişisel verilerin;


- elde ediliş şekline,

- kapsamına,

- kişisel verilere ulaşma amacının meşru olup olmadığına,


yönelik olarak derece mahkemelerince yeterli bir inceleme yapılmadığı tespitinde bulunmuştur. Ayrıca Anayasa Mahkemesi; başvurucunun eşinin, kişisel verilere başvurucunun telefonuna yazılım yükleyerek ulaştığına ilişkin ikrarı mevcutken, sanığın suç kastının bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın, ele geçirme fiilinin unsuru olmadığı halde verilerin ifşa edilmediği gerekçesine dayanılarak beraat kararı verilmesini hatalı olarak değerlendirmiştir. Gerçekten de ilgili TCK maddeleri incelendiğinde “kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme” suçunun unsurları arasında ele geçirilen verilerin ifşa edilmesine ilişkin bir şart bulunmadığı görülmektedir. Kararın devamında Anayasa Mahkemesi, Derece mahkemelerinin bu yaklaşımının, “eşlerin birbirlerine karşı özel hayat alanlarının mevcut olmadığı sonucuna sebebiyet verecek nitelikte ve açıkça anayasal güvencelere aykırı olduğunu” vurgulamış olup derece mahkemelerince açıklanan gerekçelerin başvurucunun kişisel verilerinin korunması hakkının güvencelerini gözetecek şekilde ilgili ve yeterli olmadığının altını çizmektedir. Anayasa mahkemesi yaptığı incelemenin neticesinde; yargılama sürecinde esaslı iddiaların araştırılmayarak kovuşturmanın derinleştirilmemiş olması ve yasal dayanak gösterilmeyen gerekçelerle hüküm tesis edilmesi sebebiyle etkili bir yargısal sistem kurma yükümlülüğüne aykırı hareket edildiği sonucuna varmıştır.


Değerlendirme neticesinde Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 20. maddesinde koruma altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği sonucuna varmış olup mezkur gerekçelerle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine oybirliği ile karar vermiştir.


Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararına aşağıdaki bağlantıdan erişebilirsiniz.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page