14/07/2021 Tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 7331 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nda, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır. Bununla birlikte 7332 Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile de uzun süredir gündemde olan kanun değişikliği gerçekleştirilmiştir. İlgili kanunlarla özellikle TCK,CMK ve Hayvan Hakları Kanunu alanında getirilen yeni temel düzenlemeleri aşağıda bilginize sunarız;
5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER.
· “Eş” ibaresinin “Eş, boşandığı eş” şeklinde değiştirilmesi:
Türk Ceza Kanunu’ndaki mevcut düzenlemede bir kısım suçlar bakımından bu suçların “eşe” karşı işlenmesi nitelikli hal olarak düzenlemiş vaziyettedir. Ancak bahsi geçen değişiklik Kanunu ile işbu “eş” ibaresinden sonra eklenmek üzere “boşandığı eş” ibaresi getirilmiştir. Bu düzenleme ile kasten öldürme suçunun (TCK m.82) , kasten yaralama suçunun (TCK m.86), eziyet suçunun (TCK m.96), kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun (TCK m.109) ağırlaştırılmış hallerinin kapsamına “boşanılan eş” de eklenmiştir.
· MADDE 10 ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 12 nci maddesine aşağıdaki fıkra eklenerek bilişim sistemi ile işlenen bankacılık suçlarında mağdurların şikayet hakkını kullanabilmesi konusunda yaşanılan “yetki” sorununa çözüm getirilmiş olmakla,
“Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının ya da banka veya kredi kartlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenen suçlarda mağdurun yerleşim yeri mahkemeleri de yetkili”
Kılınmıştır.
MADDE 11 – 5271 sayılı Kanunun 44 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. Değişikliğe ilişkin madde, 1/9/2021 tarihinde yürürlüğe girecektir.
Zorla getirme kararı; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim bilgilerinin dosyada bulunması hâlinde bu araçlardan yararlanılmak suretiyle de tanığa bildirilir.
MADDE 14 – 5271 sayılı Kanunun 101 inci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
Tutuklama kararı verilirken kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama nedenlerinin varlığının, tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunun gerekçeli olarak açıklanması gerekmektedir. Maddeye yapılan eklemeyle birlikte, adli kontrol uygulamasının yetersiz kaldığının somut olgu ve delillerle gerekçelendirilerek açıklanması da kararda belirtilmesi gereken unsurlardan olarak düzenlenmiştir.
Adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını, gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.
MADDE 15 – 5271 sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “(e) bendinde” ibaresi “(e) ve (j) bentlerinde” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.
Adli kontrol altında geçen süre, şahsi hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilmemektedir. Değişiklik öncesinde, e bendinde öngörülen, tedavi ve muayene tedbirleri kuralın istisnası olarak düzenlenmekteydi. Değişiklikle birlikte, j bendinde düzenlenen “konutu terk etmemek” tedbiri de istisnalara dahil edilmiştir. Konutu terk etmemek yükümlülüğü altında geçen her iki günün, cezanın mahsubunda bir gün olarak dikkate alınacağı öngörülmüştür.
MADDE 16 – 5271 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “bu madde hükümleri,” ibaresi “bu maddenin birinci ve ikinci fıkra hükümleri,” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. Değişikliğe ilişkin madde, 1/1/2022 tarihinde yürürlüğe girecektir.
Madde 110 – (1) Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir.
(2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.
(3) 109 uncu madde ile bu maddenin birinci ve ikinci fıkra hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır.
Şüpheli veya sanığın adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından 109 uncu madde hükümleri göz önünde bulundurularak karar verileceği yönünde yeni bir fıkra eklenmiştir. Şüphelinin, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hakiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adli kontrol altına alınabileceği ve Hakimin cumhuriyet savcısının istemiyle, adli kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabileceğine ilişkin hükümlerin, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da gerekli görüldüğü hallerde kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanabileceği öngörülmüştür.
MADDE 17 – 5271 sayılı Kanuna 110 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir. Değişikliğe ilişkin madde, 1/1/2022 tarihinde yürürlüğe girecektir.
Adli kontrol altında geçecek süreye ilişkin madde eklenmiştir. Yeni düzenlemeye göre, Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir. Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevine giren işlerde, adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hâllerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez. Çocuklar bakımından sürelerin yarı oranında uygulanacağı düzenlenmiştir.
MADDE 20 – 5271 sayılı Kanunun 176 ncı maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. Değişikliğe ilişkin madde, 1/9/2021 tarihinde yürürlüğe girecektir.
“Ayrıca, iddianameye ilişkin bilgiler ve duruşma tarihi; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim bilgilerinin dosyada bulunması hâlinde bu araçlardan yararlanılmak suretiyle de bildirilir, ancak çağrı kâğıdına bağlanan sonuçlar bu durumda uygulanmaz.”
MADDE 21 – 5271 sayılı Kanunun 233 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümleler ve ikinci fıkrasına “yapılacak çağrı” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve zorla getirme” ibaresi eklenmiştir. Değişikliğe ilişkin madde, 1/9/2021 tarihinde yürürlüğe girecektir.
“Kovuşturma evresine geçildiğinde çağrı kâğıdına iddianame eklenir. Ayrıca, iddianameye ilişkin bilgiler ve duruşma tarihi; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim bilgilerinin dosyada bulunması hâlinde bu araçlardan yararlanılmak suretiyle de bildirilir.”
MADDE 22 – 5271 sayılı Kanunun 250 nci maddesinin dördüncü fıkrasında değişiklik yapılmıştır. İşbu değişiklik ile birlikte “Anayasa Mahkemesinin 31/3/2021 Tarihli ve E: 2020/35, K: 2021/26 Sayılı Kararı” na yönelik bilgi notumuzda yer alan karışıklık sonuca erdirilmiştir. Anılan değişiklik Seri Muhakeme Usulüne İlişkin olup,
Değişikliğe göre, Cumhuriyet savcısı, Türk Ceza Kanunu’nun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında tespit edeceği temel cezadan ve koşulları bulunduğu takdirde zincirleme suça ilişkin hükümler uygulandıktan sonra belirlenen cezadan yarı oranında indirim uygulamak suretiyle yaptırımı belirleyeceği düzenlenmiştir.
Dokuzuncu fıkra kapsamında ise eski düzenlemenin yani Mahkemenin Cumhuriyet Savcısının talebi ile bağlılığı ortadan kaldırılmış, Mahkemeye, şüpheliyi müdafii huzurunda dinledikten sonra üçüncü fıkradaki şartların gerçekleştiği, eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu ve dosyadaki mevcut delillere göre mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği kanaatine varması halinde talep yazısında belirtilen yaptırımdan daha ağır olmamak üzere dört ila yedinci fıkra hükümleri doğrultusunda hüküm kurma serbestisi tanınmıştır. Mahkemece kurulan hükme itiraz edilebileceği yönünde de maddeye ekleme yapılmıştır. İtiraz merciinin incelemeyi hangi şartları gözeterek yapacağı usulü de belirlenmiştir.
MADDE 23 – 5271 sayılı Kanunun 251 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“175 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca duruşma günü belirlendikten sonra basit yargılama usulü uygulanmaz.”
Asliye Ceza Mahkemesi’nce, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebileceğine ilişkin düzenleme öngören maddeye, duruşma günü belirlendikten sonra basit yargılanma usulünün uygulanamayacağını ilişkin ekleme yapılmıştır. Mahkeme 175inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırmaktadır. Bu durumda, yeni düzenleme uyarınca duruşma günü belirlendikten sonra basit yargılama usulü uygulanamaz. Bu madde ile birlikte hakkında duruşmalı olarak yargılama yapılan sanığın yargılamanın herhangi bir aşamasında Hakim tarafından dosyanın basit yargılama usulüne çevrilerek adeta sil-baştan yargılama yapması ile meydana gelen hak ihlalinin önüne geçileceği değerlendirilmektedir.
MADDE 24 – 5271 sayılı Kanunun 268 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Değişikliğe ilişkin madde, 1/1/2022 tarihinde yürürlüğe girecektir.
Olağan kanun yollarından olan İtiraz usulüne ilişkin değişiklik yapılmıştır. Değişiklik öncesinde, itiraz üzerine ilk defa Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen tutuklama kararına itiraz edilmesi durumunda CMK m.268/3 a bendinde öngörülen usulün uygulanacağı öngörülmekteydi. A bendinde öngörülen usule göre, Sulh Ceza Hakimliği kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, sulh ceza hakimliği tarafından yapılmaktadır. Değişiklikle birlikte, a bendine yapılan atıf kaldırılmıştır. İtirazların incelenmesi yargı çevresinde bulunduğu Asliye Ceza Hakimi’ne bırakılmıştır. Yetkili mercilerin farklı olduğu hallerde, itirazların gecikmeksizin incelenebilmesi için kararına itiraz edilen Sulh Ceza Hakimliği’nin gerekli tedbirleri alacağı öngörülmüştür.
“ İtiraz üzerine ilk defa Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen tutuklama kararlarına itiraz edilmesi durumunda da (a) bendindeki usul uygulanır. Ancak, ilk tutuklama talebini reddeden sulh ceza hâkimliği, tutuklama kararını itiraz mercii olarak inceleyemez.”
“b) Sulh Ceza Hâkimliği’nin tutuklama ve adli kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulunduğu Asliye Ceza Mahkemesi hâkimine aittir. İtirazı incelemeye yetkili mercilerin farklı olduğu hâllerde, itirazların gecikmeksizin incelenmesi amacıyla, kararına itiraz edilen Sulh Ceza Hâkimliği tarafından gerekli tedbirler alınır. Sulh Ceza Hâkimliği işleri, Asliye Ceza Hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi Ağır Ceza Mahkemesi başkanına aittir.”
HAYVANLARI KORUMA BAKIMINDAN YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
Bir süredir ülkenin ve Meclisin gündeminde yer alan Hayvan Hakları ile düzenleme nihayet TBMM tarafından kabul edilerek Resmi Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir.
İlk dikkat çeken düzenleme “Ev Hayvanı” tanımının genişletilmesine ilişkin düzenlemedir. Artık Kanuna göre “Ev hayvanı: Gerçek veya tüzel kişiler tarafından özellikle evde, iş yerlerinde ya da arazisinde özel ilgi ve refakat amacıyla muhafaza edilen, bakımı ve sorumluluğu sahiplerince üstlenilen her türlü hayvan” olarak tanımlanmaktadır. Diğer yandan Yerel Yönetimlere bakım evi ve hastane kurma yükümlülüğü “Yerel yönetimler, gönüllü kuruluşlarla iş birliği içerisinde, sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların korunması için hayvan bakımevleri kurarak onların bakımlarını ve tedavilerini sağlar ve eğitim çalışmaları yapar. Ayrıca yerel yönetimler, ilgili karar organının uygun görmesi halinde hayvan hastanesi kurar.” Hükmü ile getirilmiştir.
Kedi ve köpek sahiplerine hayvanlarını dijital kimliklendirme yöntemleriyle kayıt altına aldırma yükümlülüğü getirilmiş olup dijital kimliklendirme yöntemlerine ilişkin usul ve esasların Bakanlıkça belirlenmesi düzenlenmiştir.
Hayvanlar ile ilgili yasakları düzenleyen 14. Madde hükmü genişletilerek hayvanlara ilişkin yasaklara; , Hayvanlara cinsel saldırıda bulunmak veya tecavüz etmek, Bakanlıkça belirlenen tehlike arz eden hayvanları üretmek, sahiplenmek, sahiplendirmek, barındırmak, beslemek, takas etmek, sergilemek, hediye etmek ve bunların ülkemize girişini, satışını ve reklamını yapmak, Hayvanlara işkence yapmak veya acımasız ve zalimce muamelede bulunmak, Ev hayvanını terk etmek eylemleri eklenmiştir. İşbu yasaklara aykırı davrananlara ilişkin uygulanacak yaptırım ise adli para cezası olarak belirlenmiştir.
İşbu yazımızda yer alan değişikliklerin tamamına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz;
Comments